Yanıtım şöyle olmuştu: "Bir zamanlar zihni özgürleştirdiği düşünülen" 19. Yüzyıl sosyal bilimlerinin varsayımları, "bugün toplumsal dünyanın faydalı bir şekilde analiz edilmesinin önündeki merkezi entelektüel engeller olarak işlev görüyor."
Bugün 21. Yüzyıla geldik bu engeller olduğu gibi hala önümüzde duruyor.
İmmanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri Düşünmemek, s:7
Sosyoloji, psikoloji, antropoloji, tarih, iktisat, siyaset bilimleri BATININ sömürgecilik döneminin izlerini taşır. Ön kabulleri BATININ üstünlüğü yani FAŞİZMdir. Irkçıdırlar. Diğer kavimleri gelişmemiş, gelişmekte olan, az gelişmiş gibi sınıflara ayırmış ve bunları mutlak değerler olarak kabul etmişlerdir. İLERLEMECİLİK ideolojisi onun amentüsüdür. Kapitalist Teoriye, PARA ve güce tapınırlar.
Bu düşünce akımları bunlar gibi ARIZALI ve sorgulanmamış temeller üzerine kurulmuşlardır.
(Muhterem Mustafa Kara Bey’e)
Ellerine yakışmayan çekiç ve önlerinde yığılmış bir sürü paslı çivi ile hayalini kurdukları yerden çok farklı bir yerdeymiş gibiydiler.
Sanırım kafalarındaki soru,
“İyi bir mutasavvıf, iyi bir Müslüman, iyi bir insan olmanın paslı çivi
düzeltmekle ne alakası var?” sorusuydu.
Beyefendi, tamir ya da ihya ederken tarihi yapılardan sökmek zorunda kaldığı alattan mümkün olanları kendi yerlerine iade etmeye özellikle dikkat eder. Öyle ki, zaman içinde güneşin, yağmurun ya da insanların verdiği zarar ile duvarlardan dökülmüş sıva parçalarını bile toplar yeni harcın içine katarak, duvardaki yerine iade etmeye çalışır. Bu durumdan paslı çiviler de istisna değildir. Döşeme, kapı, pencere, tırabzan gibi ahşap aksam sökülürken çevreye dağılan eğri büğrü paslı çiviler, bir keserin tersi ile açığa çıkarılıp, keserin orta yerindeki olukta başından sıkıştırılarak ahşap aksamın üzerinden toplanan çivilerle bir yere ayrılırlar.
Teslim mi oluyorsunuz?
Kalmadı mı hiç bir ümit?