(Bilge Adamlar Dergisi 35. Sayıda yayınlanmıştır.)
(Bu yazı Müslüman toplulukların içine düştükleri şiddet
sarmalının bir yönüne dikkat çekmeye çalışırken, meselenin bundan ibaret olduğu
iddiasında değildir).
1. Dünya Savaşı galiplerinin ganimeti paylaşma mücadeleleri aradan geçen yüzyıla rağmen bitmedi. Savaşın en ciddi mağlubu Müslüman toplumların ödedikleri ve ödemeye devam edecekleri mağlubiyet bedelinin sonu gelmiyor. Son 200 yılda Batı medeniyetine karşı giriştikleri hiçbir mücadelenin nihayetinde galip gelemeyen Müslüman toplumların belki de ödemek zorunda kaldıkları en büyük bedel nesillerini/çocuklarını Batı medeniyetinin terbiyesine teslim etmek zorunda kalmış olmalarıdır.
İnsan ve
eylemi arasına mesafe girdiğine insan insanlığını yitiriyor.
Suyu sıkılan insanın insanlığıdır. |
Pozitivizm Bunun Neresinde?
Bir arkadaşımın daveti ile mü’min yüzlü, mü’min yürekli bir
grubun Kur’an derslerine katıldım. Sağ olsunlar, iltifat edip bu davetsiz
misafiri geri çevirmediler.
Bu güzel arkadaşlar, Taha suresinin üzerine araştırıp,
düşünüp, konuşuyorlardı.
Edward F Benson'un "Hilal ve Demir Haç" kitabının kapağından alınmıştır. |
Bilgiyi değil, güzel hareketleri çoğaltmak. Veya “İhtiyar
Duası Severler [i]”
“Azizler, sanki İslam
(selam/şalom) çoktan gelmiş gibi yaşamanın gerektiğini anlayıp, sindirip hayatlarına
yansıttılar. Onların “aziz” olmalarının sebebi de bu. Ne yazık ki hepimiz aziz
değiliz ve olamıyoruz. Eğer azizler
olmasaydı “insan” nasıl olunur bilemeyecektik.…. Onlar bize yol
gösterirler. (Onlar yolun kendisidirler[ii].)
Yolun yürünebileceğini bize kanıtlarlar….”[iii]
Ya Yok edilen Nesil ?
1992-93 Yıllarıydı. İlim-Menzil çatışmasının hızlı zamanları. Bitlis’ten mi Muştan mı gelmişlerdi hatırlamıyorum. Çok serttiler. Üst üste şablon ayetleri sıralayıp, biz demiyoruz “Allah diyor” diyorlardı. Cemaat farzdır diyorlardı. Ve Cemaat biziz. Tağuta değil Allah’tan olana uyun diyorlardı. Emire/ halifeye uymayan tağuta uymuştur. Tağuta uyan onlardandır. Mürtedin hükmü ölümdür. Diyorlardı. Siz kitap okuyun, çelik çokmak oynayıp nutuklar atın, biz 10 sene ye kalmaz İslam Devletini kuracağız diyorlardı.
Tanrı makamından konuşuyorlardı. Dilleri, fikirleri, konumları Allah ile özdeşleşmişti. Oradan buyuruyorlardı.