Pedofiliyi hatta ensesti[3]
topluma kabul ettirme, bu sapkın eylemleri normal bir fiilmiş gibi tanımlayarak
suç kapsamından çıkarma çabalarından bahsediyorum.
Bu tür şahısları manyak, sapık ya da psikolojik sorunları olan tipler diye tanımlayıp konuyu hemen kapatabiliriz. Ancak böyle yapmamız konunun “bugüne has” kimliğini ve yeni kimliği ile bizim de üzerimize çöreklenmesini engelleyemeyecek. Zira sorun, tüm rezilliği ve can yakıcılığı ile YOLA çıktı, geliyor. Hatta belki, geldi de, bizim kapıyı çaldığını duyabilecek cesareti göstermemizi bekliyor.
Neden “bize de geldiğini” düşündüğümü anlatmadan önce bana
bu yazıyı yazdırtan makaleden[4]
bir alıntı yapmak istiyorum: “Bununla birlikte, B4U-ACT (Pedofili Derneği,-AHÇ),
farklı bir modelde ilerler. Grup, pedofilik arzuları değiştirme girişimlerinin etkisiz
değil, etik de olmadığına inanıyor ve hastaların ‘yeniden şartlandırma yöntemleri’
veya cinsiyet güdümlü ilaçlar yoluyla çocuklara olan ilgisini azaltma
çabalarının zararlı olduğu konusunda ısrar ediyor. Örgüt, klinisyenleri, Pedofiliyi bir anormallik olarak teşhis
etmekten vaz geçmeyi ve bunun yerine pedofilinin ‘erken yaş cinselliği eğilimi’
olarak tanımlanmasını öneriyor.”
Yani diyor ki bu şahıslar, ‘Pedofiliyi’ aynı Toplumsal Cinsiyetleri
(LGBTTQPİ+, -lezbiyenlik, gaylik, translık, transseksüellik, queerlik vs.-)
meşrulaştırarak kabul ettirdiğimiz gibi meşrulaştırıp, toplumu kabul etmeye
zorlamalıyız.
Bunu niçin yapıyorlar?
Durup dururken değil elbette, bir ihtiyaçtan.
Şöyle ki:
Pedofili, eskisi gibi sadece çok zenginleşmiş ve ahlaken
çürümüş üst tabakanın gizli kapaklı eğlencesi, diğer tabakalarda çok nadir
rastlanan toplumun sapıklık olarak tespit ettiği bir eylem değil. En azından
Batılı ülkelerde.
Malumunuz, Avrupa “Kadını ve Çocuğu” korumak için yola
çıkarken muhtemelen dalgınlıkla ve istemeden aile müessesini de yıktı. Zira kadın
ve çocuğu korumak için ailenin “erkek”ini ya da “baba”sını tehlikeli olarak
tanımlayıp, kadının isteği ile sokağa atılabilir, ihmal edilebilir konuma itmenin
nereye gelip dayanacağını hesap edemedi.
Müsaadenizle bildiğiniz şeyler bile olsa, bir daha
hatırlatarak devam etmek istiyorum: KADIN’a erkeği dilediği an sokağa atabilme
yetisi vermek yani evin erkeğini, “evin içindeki YURTSUZ misafir” konumuna
indirgemek, erkeğin evliliği TUZAK olarak algılamasına neden oldu ve zamanla modern
erkek NİKAH’tan uzak durması gerektiği öğrendi. Zira Modern Erkek, tarihte daha
önce not edilmemiş bir şeyle karşı karşıya kalmıştı: Kadınla “sorumluluk almadan” zina etmek, nikâh kıyarak evlenmekten çok
daha güvenli bir ilişki biçimiydi.
Ancak mesele burada
kalmadı, Erkeği kapının önüne koymanın hesap edilemeyen bir etkisi daha oldu:
Çocukları ÖZ babalarının korumasından mahrum etmek.
Şöyle bir durum ortaya çıktı.
Kadınlar her ne kadar erkeklerle “uzun süreli, güvene dayalı ve sorumlulukları
olan” bir ilişki için evliliğe/nikâha istekli olsalar da, modern erkek,
evlenmemeyi tercih ediyor, zaten evlense de “evin YURTSUZ misafiri” olması
nedeniyle ilk çıkan sorunda kapının önüne konuluyor ve kendi yoluna gitmeye
zorlanıyor.
Kadın, FITRATININ çağrısına karşı duramayarak “evlenmese de,
boşansa da” mutlaka 1 ya da 2 çocuk sahibi olmak istiyor ve oluyor. Ya kısa
süren evlilikle, ya hesaplanarak girilmiş gayrı meşru bir ilişki ile -babadan
haberli ya da habersiz- ya da Donör Merkezlerinden sperm alarak. Dolayısı ile çocuklar daha DOĞDUKLARI anda
babasız olarak dünyaya geliyorlar. Nitekim babasız olarak dünyaya gelen
çocuk oranı Bulgaristan, Danimarka, Norveç, İsveç, Belçika, Hollanda gibi
ÇAĞDAŞ (?) ülkelerde %60’ları buldu. İzlanda, Kanada, Portekiz gibi ülkelerde
%70’lere dayandı, hatta geçti. Bu rakamlara evliliklerin neredeyse yarısının
evliliğin ilk beş yılında boşanma ile neticelendiği istatistiğini de eklerseniz
çocukların çok büyük bir bölümünün KENDİ babası ile büyümediği gerçeği ile
yüzleşmek zorunda kalırız.
Ancak çocuk sahibi olduktan sonra da kadının, “kendisi ve
çocuğu için” güvenilir erkek, koca, baba arayışı bitmiyor. Bir taraftan çocuk
büyütürken bir taraftan da ruhundan, genlerinden gelen içgüdüsel YUVA kurma
güdüsü ile erkeklerle beraber olmaya devam ediyor.
Erkek de, -her ne kadar evliliğe yanaşmasa da- maddi imkânları
elverdiğince bir ya da bir kaç kadının elinin altında olmasını(!) hem FİZİKİ
hem ruhsal ihtiyaçları nedeniyle istiyor.
Bu durum, doğal ve zorunlu olarak erkek ve kadının
paylaştıkları “ORTAK” mekânlar var ediyor.
Ancak bu ORTAK mekân normal ailelerin ortamı gibi değil:
Zira artık SABİT ebeveynler YOK!
Çocuğu diğer erkeklerden koruyan gerçek ve sabit babalar da YOK!
Ortak mekânları ebeveynlerinin biri ile paylaşan (Kanunlar, pozitif
ayrımcılık nedeniyle kadınları koruduğu için bu ebeveyn genelde ANNE oluyor)
çocuklar sürekli değişebilen yabancı erkeklerle beraber olmak zorunda
kalıyorlar. Üstelik nikâhlı karısının
karşısında kanunlar önünde çok güçsüz olan ve kendi çocuğuna/çocuklarına ulaşma
imkânı olmayan erkek, nikâhsız yaşadığı kadın karşısında daha güçlü olduğu için
karısı olmayan kadınlarla yani başka erkeklerin çocukları ile bazen zorunlu
bazen gönüllü olarak yaşıyor.
Yani çok önemli miktarda çocuk (kız ya da erkek) öz BABALARININ
korumasından mahrum bir şekilde başka erkeklerle muhatap oluyor.
İşte sorun da burada başlıyor.
Üstelik PARTNER
erkek, geleneksel BABA gibi kadının ve çocukların tüm masraflarını yüklenerek
kadının 7*24 çocuklarının başında olabilmesini sağlamaya çalışan biri değil.
Modern hayat KADINI, kocaya ve babaya karşı GÜÇLÜ kılmak adına, kendinin ve
çocuklarının geçimini sağlarken aynı zamanda çocuklarını büyütmek, bu nedenle günün
üçte birini çocuklarından uzak geçirmek zorunda olan biri haline getirdi.
Dolayısı ile doğal hayatın gereği dönem dönem üvey PARTNERLER evde çocukla
yalnız kalmak zorunda ve bu da partnerlerle çocuklar arasında bazen gönüllü
bazen gönülsüz GARİP ilişkilerin ortaya çıkması için uygun ortamı sağlıyor.
Binlerce yıllık tecrübenin dediği gibi “Ateşle barut yan
yana durmuyor.”
Hani şu günlerce Türkiye gündemini meşgul eden; nişanlısının
evine taşınan damadın yalnız kaldıklarında kaynanası ile beraber olmaya başlaması
ve sonunda kaynananın damadından hamile kalıp beraber kaçmaları hadisesinde olduğu
gibi.
Annenin bazen yeni PARTNERİNİN tehdidinden, bazen çocuğunun
adının çıkmasından, bazen girdiği bir ilişkide daha başarısız olmaktan, bazen
erkekten gördüğü maddi desteğin kesilmesinden korktuğu ya da mücadele edecek
gücü kalmadığı için göz yumduğu ya da görmezden geldiği nadiren de farkında
olmadığı pedofilik ilişkiler artık Avrupa'da o kadar YAYGIN ve o kadar sık
rastlanılan bir durum ki, PEDOFİLİYİ serbest bırakmayı konuşmaya başladılar.
Zira HERKESİ İÇERİ atamazlar.
Herkesi içeri atmaya çalışmak yerine basından yürütülecek manipülatif
bir kampanya ile DİNLERİN yasakladığı bu ilişki modelini meşrulaştırmanın daha
mantıklı olduğunu düşünmeye başladılar. Zira modern Ulus devletlerin dini
sekülerizmin alamet-i farikası Tanrının belirlediği ahlaki normları umursamamaktır.
Çocukları diğer
erkeklerden Kanunlar, değil BABALAR korur.
Üstelik bu kanunları yapanlar için bu çocuklar, BAŞKA
erkeklerin çocuklarıdır. Kendi çocukları değil.
Bu noktada hükumete, “Batının seküler ve toplumda gelişen
her türlü anomaliyi Normalleştirerek meşrulaştıran ideolojilerini bu topraklara
taşımanın bedeli üzerinde düşündünüz mü?” Diye sormanın hakkımız olduğunu
düşünüyorum.
Çünkü;
Bu toplumda TEK yaşayan insan sayısı 5 milyon 340 bini bulmuşsa[5],
tek kişilik hane halkının oranı %19,7’ye çıkmışsa,
tek ebeveyn ve çocuklardan oluşan hane halkının oranı %10,6’ya gelmişse,
sadece son 1 yıl içinde 171 bin 213 çocuk boşanma nedeni ile ebeveynlerinden
birinden uzaklaşmak zorunda kalmışsa,
üniversitelerde başlayan nikahsız yaşama alışkanlığı, erkeklerin birkaç aylık
misafirliklerle farklı kadınlarda konaklama alışkanlığına dönüşüp, NORMALLEŞİP
yaygınlaştıkça bu sorun bizim de kapımızda demektir.
Nitekim, AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir Hanım, TBMM
Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada; Türkiye'nin düşen doğurganlık hızına
ilişkin, "İngiltere'nin üç çocuktan bir çocuğa düşmesi 112 yılı almış ama
Türkiye'nin üç çocuktan 1,5 çocuğa düşüşü ne yazık ki 32 yılda
gerçekleşti"[6] derken
Avrupa’nın yüzlerce yılda yüzleşmek zorunda kaldığı sorunlarla bizim çok daha
kısa sürelerde yüzleşmek zorunda kaldığımızdan ya da kalacağımızdan bahsediyordu
sanırım.
Hele ki topluma dayatılan vahşi liberalizmin olmazsa olmaz
bir unsuru olan dünyevileşme dininin, din, cemaat, akrabalık, dostluk ve aile
bağlarını her gün biraz daha çözerek toplumun AHLAKİ zeminini oyduğu; vahşi
kapitalizmin toplumun yarısını kiracı yani ihtiyaç sahibi olarak yaşamak
zorunda bıraktığı bir toplumda iseniz.
Yani yaygın bir pedofili ve ensest ilişkiler dönemi geldi
kapımıza dayandı.
Sayın Hükumetimiz ve AİLE BAKANLIĞIMIZ, toplumsal yapıyı
darmadağın eden uygulamalarınızın, çocuğun BABASINI evden atarak çocukları
başka erkekler karşısında baba korumasından mahrum etmenizin ve AİLEYİ BAŞSIZ
komanızın nereye vardığını farkında mısınız?
Ya siz, siz de bu olaylar patladığında Pedofiliyi ve ensesti
meşrulaştırmak için o çocukların halini görmezden gelerek, Ahirette hesabımıza
o çocuklardan düşecek payı hiç umursamadan, Batının yaptığı gibi pedofiliyi
meşrulaştıran manipülasyon kampanyaları düzenlemeyi mi düşünüyorsunuz?
İlahi bilgi ve binlerce yıllık tecrübeyi görmezden gelerek GENDER/Toplumsal
Cinsiyet ya da Eşcinsel tiplerin peşine düşmenin bu toplumu nereye götürdüğünün
farkındasınız değil mi?
Bizim ilmimiz buna yetti, Doğrusunu Allah bilir.
Hâlbuki biz, bir Proje İmam Hatip Lisesindeki Hoca Hanımın şahit
olduğu iki kız öğrencisi arasındaki konuşmayı konu edecektik.
Birinci kız diyormuş ki: “Artık benim de bir sevgilim var.”
İkinci kız sormuş: “Kız mı, oğlan mı?”
Bu Pedofilik yazı araya girdi. Nasipse başka bir yazıya.
Zeyl: "Sinek kadar kocam olsun, başımda bulunsun" diyenlere hala
gülüyor musunuz?
Ahmet Hakan Çakıcı
Zilkade 1446 / ALANYA
[1] İlhami Büyükbaş
Beyefendiye ve Başlığı atan Mehmet Kaya Bey’e teşekkür ederim.
[2] Pedofili: Pedofili ya da sübyancılık, belirli
yaştaki bir kimsenin ergenlik öncesi (13 yaş altı) çocukları cinsel açıdan
çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan
psikoseksüel rahatsızlık. Bu rahatsızlığa sahip kişilere pedofili ya da
sübyancı denir.(Vikipedi)
[3] Ensest: Evlenmeleri törece ve yasaca yasaklamış
olan, yakın kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişki.
[4] https://www.city-journal.org/article/b4u-act-maryland-pedophiles-map-therapy
[5]
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Aile-2023-53784
[6]https://ankahaber.net/haber/detay/ak_partili_ayse_kesir_ingilterenin_uc_cocuktan_bir_cocuga_dusmesi_112_yili_almis_ama_turkiyede_ne_yazik_ki_32_yilda_gerceklesti_235456
0 yorum:
Yorum Gönder