Birinci Grup: “Devleti Sevenler“.
İkinci Grup: “Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gerekenler” yani Şüpheliler.
Devleti Severler haricindeki geri kalan herkes “Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gerekenler” sınıfındandır. “Devleti Seven” gibi yüksek ve şerefli bir sıfatı haiz olamayan büyük kitleler mesela vergi kaçırmamalı, harçlarını düzenli ödemeli, imar geçmemiş arsaya bina yapmamalı, ihale/komisyon işlerine bulaşmamalı, adam kayırmamalı, rüşvet almamalı, çek/senet kovalamamalı, mafyacılık oynamamalıdır.
“Devleti Sevenlerin" yani yüce insanların vergi ödemeleri, kameralar
olmadan ya da maaş almadan herhangi bir hizmette bulunmaları söz konusu olamaz.
Diledikleri yere diledikleri binayı yapabilirler? Tarlası, arsası, sahili,
ormanı, sit alanı ile devlet onların devletidir ve onlar devletlerini çok sevmektedir.
İhale komisyon işlerini serserilerin eline bırakıp, buralardaki rantın çarçur
olmasına müsaade etmeyecek kadar düşüncelidirler. Aslında aldıkları rüşvet
değil hayırlı işlere aracılık etmenin getirdiği ufak bir teşvik primidir. Onların
olduğu yerde başka mafyalara ihtiyaç kalmaz, bütün boşluğu doldururlar. Onlar
devlet için çok fedakârdır.
Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken Şüphelilerin çocuklarının “askerlik” yapması da şarttır. Askerliğini yapmayanın devleti sevdiğini kimse iddia edemez. Muhtemelen o, kanı bozuk biridir. Eğer çocuğu askerde yaralanır veya başına bir hal gelirse, sabretmeli ve “Kınalı kuzum devlete feda” demelidir.
Devletini Sevenlerin
çocuklarının askerlik yapmalarına da gerek yoktur. Onlar zaten
devletlerini seviyorlardır. Onlar o kadar çok devleti seviyorlardır ki, bunu
ispat etmek için ölmelerine,
yaralanmalarına ya da askerlik için vakit kaybetmelerine gerek yoktur.
“Devleti Sevdiğini
İspat Etmesi Gereken” Şüphelilerin devlet için sürekli fedakârlık
yapmaları, her türlü ekonomik sıkıntıya KATLANMALARI gerekir.
Devleti Seven yücelerin
ise bu sevginin karşılığı olarak -kaynağı belli olmasa da- milyonlarca dolarlarının
olması doğaldır. Zira böyle bir sevginin bedeli yoktur. Memleketin arsalarını,
tarlalarını, apartmanlarını, gökdelenlerini, şirketlerini, yatlarını katlarını
toparlıyor, üst üste biriktiriyor olmaları devlet sevgisinin tezahürü değil de
nedir?
“Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken” Şüpheliler
anlamayacakları işlere burunlarını sokmamalı, çocuklarını devlet okullarına göndermeli,
YERLİ MALI, YURDUN MALI demeli, Devleti Severlerin
devleti onlardan çook daha fazla sevdiklerini her şart altında kabul
etmelidirler.
“Devletini Seven” yücelerimizin ise devleti
sevdiklerini ispat etmeye gerek olmadığı için onların çocukları yurt dışında okuyabilir,
İngiliz veya herhangi bir Batılı gibi yetişebilir, Avrupa Malı kullanabilir,
seçkin ve ayrıcalıklı olmanın tadını çıkarabilirler.
Onlar Devleti Sevdikleri için mesela devalüasyon gecesi döviz ve altın
fiyatlarının fırlayacağını ve yerel paranın dibe çakılacağını; nereden yol,
köprü, tren hattı geçip emlak fiyatlarının yükseleceğini, imar planlarının
nasıl değişeceğini, gümrüklerde hangi mala teşvik verileceğini ve bunlar gibi
yüksek rant doğuracak diğer işleri önceden öğrenme hakkına sahiptirler. Devleti Sevdiğini
İspat Etmesi Gereken Şüphelilerin
ise böylesi haklardan faydalanmamaları, Devleti Sevme becerilerinin
yeterli olmamasındandır.
Unutulmamalıdır ki, Devlet Sevenlerin sorumlulukları çok ağırdır:
Onlar devleti sevdikleri için darbe yapar, devleti sevdikleri için başbakan
asarlar. Devleti sevdikleri için başarılı darbecileri kutsar, başarısız
darbecileri mahkûm ederler. Devleti sevdikleri için sömürgeci devletlerin
elçileri ile düzenli toplantılar yapar, devleti sevdikleri için her sömürgeci
yasayı canla başla destekler. Devleti sevdikleri için otellere, marinalara,
fabrikalara çöker; devleti sevdikleri için ihaleler alır, ihaleler verir;
devleti sevdikleri için tüm köşe başlarını yedi sülaleleri ile tutarlar. Devleti
sevdikleri için 300-500 araçlık konvoylarla gezer, itibardan asla taviz
vermezler. Devleti sevdikleri için fakirlere enflasyon, zenginlere vergi affı düzenler,
devleti sevdikleri için devletin varlıklarını yabancı şirketlere satarlar.
Hattaaaa “Bugün git,
yarın gel!” i bile sırf devleti ciddiye aldırmak için devlet sevgisinden icat
etmişlerdir.
Bütün bu gayretlerine rağmen;
Devleti Seven Yüce
Efendilerimiz, ne zaman devleti daha da fazla sevmek için “ağızlarını açsalar”
ya da bir girişimde bulunsalar Devleti Sevdiğini İspat Etmesi Gereken “nankör” Şüphelilerin bir kısmında tedirginlik başlar
–Elbette ki hepsinde değil!- . Sanki sırtlarına bir şey batırılıyormuş gibi,
yüzlerine bir acı ifadesi iner ve başlarına yeni bir felaket gelecekmiş de saklanacak
bir delik arıyormuş gibi huzursuz olurlar. Bu karanlık mihraklar hemen fitne,
fesad ve dedikodu kazanlarını fokur fokur kaynatmak için kazanın altına ateşi
sürüp Yüce Devlet
Severlerimizi incitmenin yolunu ararlar.
Hâlbuki herkes Devleti Sever olamayabilir,
bunu anlayışla karşılamak mümkündür; ama muhterem Devleti Sever büyüklerimizi takdir etmemek, onlardaki iyiliği
görmemek… İşte bu! Tahammül edilebilecek bir şey değildir. İnanın, bunların
yatacak yerleri yoktur!
Ancak bu nankörlük Devlet Severlerimizi yolundan alıkoyamaz. Onlar her türlü
engele, engellemeye, takoza, lafa, söze rağmen bugüne kadar her şart ve zeminde
Devleti
Sevmenin yolunu bulmuşlardır.
Sonsuza kadar da bulmaya devam edecekler.
Devletimiz ve Devlet Severlerimiz
ilelebet payidar kalmaya devam edeceklerdir.
Ahmet Hakan Çakıcı
Safer 1444/ ALANYA
Zeyl: Yıllar önce Ahmet Altan’ın sorduğu soru sanırım hala cevap bekliyor:
Acaba Devleti
Severler Devleti sevmeyi bırakıp
hanımlarını sevmeye başlasalar memleketin ahvali daha mı iyi olurdu?
0 yorum:
Yorum Gönder