İşte böyle...
Dünya hayatı tıpkı bir zeytinyağı sıkma presi
altındaymış gibi baskı altında; Tortu ile yağ ayrılır. Tortu çöpe atılır, yağ
kabın içinde kalır.
Baskı ve stres altında olmak kaçınılmazdır, her daim
vardır. Mesela savaşlar, açlık, yokluk, enflasyon, fakirlik, ölüm, tecavüz,
açgözlülük ...
Bu baskılar altındayken sürekli homurdanan ve şunu
söyleyen insanlar gördük: "Bu mu Hristiyanlık? Ne kadar da kötü şeyler
getirdi başımıza!"
Böyle bağırır çöpe doğru giden YAĞDAN kalan posa;
renkleri siyahtır çünkü küfrederler; çünkü ihtişamları yoktur. Yağın ise hem
ihtişamı hem asaleti vardır.
Bu dünyada başka bir tür insan daha vardır; Onları
posadan ayıran duru bir yağa dönüştüren bizzat o baskılar, o belalar ve
sıkıntılar olmasın? (Augustine)
Karl Löwith, Tarihte Anlam, Sunuş yazısı
Sadığı, mü'mini, kaliteliyi fırsatçı uyanık, münafık, sahtekârdan ayıran katlandıkları sıkıntılar, dertler, BELALARDIR, diyor sanırım. (Derdim Bana Derman İmiş –Niyazi Mısri)
Abdurrahman Arslan Bey'den işittiğimiz bu eserden biz çok istifade ettik. Ümid ederim muhatabına faydası olur.