Şiddette, Egemenlerin Dikkatini Çekemeyenler.

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 10 Eki 2019 0 yorum
"İyi"nin düşmanı "kötü" değildir: "İyi"nin düşmanı "daha iyi”dir, "daha iyi”nin düşmanı ise "mükemmel”.


            Zygmunt Bauman

                                                    (Vuslat Dergisi, Ekim 2019)

Geçtiğimiz günlerde Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) 2019 ile 2024 yılları arasında Türkiye ekonomisini desteklemek için bankacılık, leasing ve faktoring sektörlerine destek verebileceklerini açıkladı. Ancak açıklamanın arasına girmiş bir kelime oldukça dikkat çekiciydi. Çünkü kelime milyarlarca euroluk akışı, insani endişeden kaynaklı bir şarta bağlıyordu[1].  Bu şartı konuşmadan önce birkaç istatistiki bilgi vermek istiyorum.

İntihar 
Her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu ölmekte[2]. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların yüzde 60 oranında arttığını ve intiharın tüm dünyada ilk 10 ölüm sebebi arasında yer aldığını bildirmekte.  Ancak intihar  Avrupa’da, 20-40 yaş erkek ölümlerinde ilk sıradaki etken[3]

Dünyada intihar sonucu ölümlerin oranı cinayetle öldürülen insan sayısının 2 katı. Ancak bu oran İngiltere de tam 16 katı. Bu nedenle İngiltere Başbakanı Theresa May yalnızlık Bakanlığından sonra "İntihar Bakanlığı" kurdu.[4] Sadece Japonya’da  2017 yılında intihar ile hayatına son verenlerin sayısı 21 bin 321. Aynı yıl ABD’de intihar sayısı 47,173. Dünyanın en “mutlu” ülkeleri olarak nitelendirilen Norveç, Danimarka, İsveç gibi Baltık ülkeleri “intihar” oranında da en yüksekte olan ülkeler[5].  

Türkiye’de ise 2018 de intihar edenlerin sayısı 3 bin 161[6]  ve bu rakam nüfusa oranlandığında Türkiye'yi dünya 79.'su yapıyor. Bu oldukça iyi bir rakam. Demek ki, ümitsizliğe düşenlere dünya ortalamasından daha fazla el uzatabiliyoruz. 

İntihar girişimlerinde kadınların intihar girişimleri erkeklerin intihar girişimlerinden neredeyse 10 kat fazla ise de, erkeklerde intihar sonucu ölüm oranı kadınlardan 2,5 kat fazla. Kadınların intihar girişimleri genellikle, “Bana yardım edin!” şeklinde bir yardım çağrısı olarak okunabilecekken, erkeklerde geri dönüşü olmayan bir ümitsizliğin, tükenişin  ifadesi olarak okunur.

Dünya’da erkek intihar oranlarının kadınlardan çok daha yüksek olması, toplum içinde erkeğe yüklenen stresin kadına oranla çok daha yüksek olmasına işaret. Ancak Türkiye’de kadına oranla erkek intihar oranları dünya ortalamasının çok üzerinde. (3,15)

2018 yılında Türkiye’de 760 kadına karşılık 2380 erkek kendini öldürdü. %24'e %75,6.[7]

Evsizler

Almanya’da 2018 yılında mülteciler dâhil toplam 860.000 evsiz insan sokaklarda yaşıyor. 2017 de bu rakam 755.000'di. Son kez verilerini 2012 yılında açıklayan Fransa’da o yıl 103.000 yetişkin, 30.000 çocuk sokaklarda yaşıyordu. Shelter (Barınak) Derneği İngiltere’de 2018 yılında 320 binden fazla insanın sokaklarda yaşadığını duyurdu. Bunların 128.000’i çocuk.

Rusya'nın en son verilerini açıkladığı 2010 yılında sokaklarda yaşayan insan sayısı 64,000’di. Ancak Dünya Evsizler Vakfı, bunun Rusya için çok düşük bir rakam olduğunu, kabaca bu rakamın 5 milyon civarında olması gerektiğini iddia ediyor[8]. Brezilya’da hükumetin verdiği herhangi bir bilgi olmamasına rağmen Perse Abramo Vakfı'na göre, 2015 yılında sokakta yaşayan insan sayısı 101.854.

Birleşmiş Milletlerde sonuncusu 2005 yılında yapılan çalışmaya göre dünya üzerinde 100 milyon insan evsiz. 1,6 milyar insan ise sağlıklı bir konuttan yoksun. (Habitat, 2015) Ancak bu rakamlar bugün çok daha yukarılarda. Mesela 2014’te Avrupa'nın tamamında toplam 1.200.000 insan sokaklarda yatıyorken,[9] 2019 yılında sadece Almanya’da sayının 1 milyonu geçmiş olabileceği konuşuluyor[10].

2018 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde evsizlerin rakamı 552.830’du (2018); %70’i erkek, %20’si 18 yaş altı[11] çocuk[12], %10 kadın. ABD’de 57.000 civarındaki evsiz gazilerin %10’unu da kadınlar teşkil etmekte. %90’ı ise erkek. Dağılan aile ve gerileyen sosyal devlet nedeniyle en hızlı büyümekte olan evsiz grubu, kadınlar.

Türkiye’de ise Şefkat-Der’in verdiği bilgiye göre İstanbul’da 7 bin, Türkiye genelinde ise toplam 70 bin civarında evsiz olduğu açıklandı[13]. Bu rakamlar bizim seviyemizde kapitalist bir ülke için hayret edilecek kadar iyi rakamlarmış[14].

Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün raporuna göre eğer dünya ekonomisinin yönü değiştirilmezse 2025 yılına kadar yeryüzünde 1,6 milyar insanın gece barınacak evi olmayacak[15].

2000’li yılların İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin verilerinde, İstanbul’da sokakta yaşayan yetişkinlerin içerisinde kadınların oranı yaklaşık % 3 iken Karamustafalıoğlu ve arkadaşlarının 2007 yılında yaptığı çalışmada evsizlerin içinde kadınların oranı %10,2[16] görülüyor. Bir karşılaştırma yapıldığında, son yıllarda evsiz kadınların sayısında fark edilir bir artış olduğu görülmekte[17]

Evsiz yetişkin erkeklerin oranı ise 89,8. Yani her 10 evsizden 9'u erkek.

Amerika’da evsiz hayvanlar için barınak 3500, kadınlar için sığınma evleri 1500[18], erkekler için 1 tane. ( bir, one, ein, un, yek, ehad, yı, a-deen)[19]

Türkiye’de ise kadın sığınma evlerinin sayısı 144[20] iken erkek sığınma evi YOK. (Nisan 2019)  


Cinayet

BM raporuna göre Dünya genelinde cinayetler, savaşlardan beş kat daha fazla can alıyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin açıkladığı rapora göre, 2017 yılında dünya genelinde 464.000 kişi cinayete kurban giderken, aynı yıl savaş ve çatışmalarda 89.000'den fazla kişi hayatını kaybetti. 26.000 kişi ise terör eylemleri sonucu öldürüldü[25].

ABD’de Federal Soruşturma Bürosu (FBI), 2016 yılında ülke genelinde suç oranlarının yükseliş gösterdiğini, cinayet oranlarının ise yüzde 7,9 arttığını bildirdi. Rapora göre aynı yıl sadece Chicago’da toplam 765 kişi öldürüldü[26].


BM araştırmasının sonuçlarına göre taammüden cinayete kurban giden erkeklerin dünya genelindeki oranı yüzde 79, kadınların %21. Buna göre yeryüzünde cinayete uğrayan her 10 insandan 8’i erkek. BM verilerine göre erkeklerin cinayete kurban gitme olasılıkları kadınlara oranla 4 kat daha fazla[27]. BM Suç Ofisi’nin Küresel Cinayet Araştırması’na göre; Avrupa’da öldürülenlerin %72’si, Asya’dakilerin 71’i, Amerika’dakileri yüzde 88’i erkekti. 

Ancak Avrupa’da öldürülen kadın sayısı ise dünya ortalamasının %7 üzerinde[28], yüzde 28. (Dünya ortalaması %21) 

 Türkiye’de ise 2015'te günde ortalama 4 kişi öldürüldü. Toplam öldürülen insan sayısı 2 bin 175.  1613‘ü erkek 369’u kadın, 193’ü 18 yaşından küçük çocuktu[29].

2018’de olay sayısı 3 bin 679’a çıktı. Bu, yaralamaya ya da öldürmeye varan silahlı şiddette son 4 yılda yüzde 69 artış olduğu anlamına geliyor[30].  

Bu olaylarda 440 kadın öldürüldü. Raporlarda sadece öldürülen kadın sayısına yer verildi.

İş Kazaları

ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) verdiği bilgiye göre her yıl 2 milyon 300 bin işçi, iş kazaları veya işe bağlı hastalıklar yüzünden ölüyor. Bu, günde 6000’in üzerinde ölüm demek. Günlük ortama 160.000 iş kazası yaşanırken yılda iş kazalarında 180 bin kişi ölmekte, 2 milyon kişi sakat kalmakta, 60 milyon civarında insan da yaralanmaktadır. Şu an dünya üzerinde 340 milyon iş kazası ve 160 milyon iş kaynaklı mağduriyet durumuna düşmüş insan olduğu tahmin ediliyor. Yalnızca tehlikeli maddelerin yılda 651,279 ölüme neden olduğu düşünülmekte[21].

Almanya’da 2015 yılında 844 bin 541 iş kazası yaşandı. Bu kazalarda hayatını kaybedenlerin sayısı ise 450 oldu[22].

2017 yılında Türkiye’de 2.006 işçi direk iş kazalarında, 12 bin işçi de işle ilgili hastalıklardan dolayı ölmüş olabileceğini dile getiriyor[23]. Türkiye'de aynı yıl 359,653 mesleğe bağımlı kalıcı rahatsızlık/sakatlık teşhisi kondu.

2017 yılında ölen 2006 işçinin 1890’ı erkek 116’sı kadın, 8’i 15 yaş altında olmak üzere 60’ı çocuk işçiydi. İş kazalarında sakatlanan ya da yaralananların 300 bin 770’i erkek 58 bin 883’ü de kadındı.

2018 yılında İSİG (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisinin hazırladığı iş cinayeti raporuna göre Türkiye’de iş kazalarında toplam 1923 kişi öldü. Bunların 1804’ü erkek, 119’u kadın, 67’si de çocuk işçiydi. Erkekler kadınlardan 15 kat daha fazla iş kazasına maruz kalmışlardı.

2019 yılının nisan ayında iş kazalarında 138 erkek 7 kadın işçi öldü, ağustos ayındaki iş kazalarında ise ölen 163 işçiden 136’sı erkek 12’si kadın ve 14’ü 14 yaş altı çocuktu[24].

Uyuşturucu

Türkiye'de yıllara göre uyuşturucudan ölüm sayıları
Her yıl dünyada ortalama 166.000 kişi direk uyuşturucu kullanımından ölür. Bu rakama uyuşturucuya bağımlı diğer ölümler dâhil değildir. ABD’de her 100.000 kişiden 20 si yüksek dozda uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybeder.[31] NODC[32]'ye göre, koka bitkisi yetiştiriciliği ve kokain üretimi 2017 yılında rekor bir seviyeye ulaşıp, on yıl öncesine oranla % 50 artmıştır.

1990 yılında Dünya genelinde 46,5 milyon insan madde bağımlısı iken, 2016 yılında bu sayı 63,7 milyona yükselmiştir. Türkiye’de ise aynı yıl yaklaşık 381 bin 200 kişi madde kullanım bozukluğuna sahipken, 2016 yılında bu sayı 664 bin 906 kişiye yükselmiştir.

Uyuşturucuya başlama yaşının 10 yaşlarına kadar düştüğü[33] Türkiye’de, Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 2011 yılında 105 kişi uyuşturucudan hayatını kaybederken sadece 5 yıl sonra (2016) bu sayı 920’ye yükselmiştir. Narkotik şubenin kamuoyuna açıkladığı son resmi verilere göre Türkiye’de 2017 yılında uyuşturucudan ölenlerin sayısı 941 oldu.

Ölenlerin yüzde 96,6’sı erkek, yüzde 3,4’ü ise kadındı: 909 erkek, 32 kadın.

Trafik Kazaları:

Dünya Sağlık Örgütünün, Yaralanma ve Şiddet Önleme (DSÖ) Bölümü Yöneticisi Dr. Etienne Krug, dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 350 bin insanın trafik kazalarında öldüğünü, 20 milyon ile 50 milyon arası insanın da yaralandığını bildirdi (2016). Bu rakam her 24 saniyede bir kişinin ve her gün yaklaşık 3 bin 700 kişinin trafik kazalarında öldüğü anlamına geliyor. DSÖ Direktörü Tedros Adhanom trafik kazalarına, yani insani hareketliliğe ödenen bu bedelin; “kabul edilemez, üstelik önlenebileceği kanıtlanmış bir bedel” olduğunu belirtti[34].

Amerika’da her gün 90 kişi trafik kazalarında ölür ve her yıl 2.000.000 kişi kalıcı şekilde sakatlanır[35].Türkiye’de ise her gün ortalama 3 bin 368 trafik kazası yaşanıyor, ortalama 18 kişi ölüyor, 841 kişi de yaralanıyor. 2009-2018 yılları arasında, 12 milyon trafik kazası meydana geldi. Yaşanan kazalarda toplam 52 bin 95 kişi ölürken, 2 milyon 694 bin kişi yaralandı. Sadece 2018 yılında 1,229,000 trafik kazası emniyet kayıtlarına girdi. Bu kazaların 186.000’i yaralamalı ve ölümlüydü. Bu yılda ölen insan sayısı 6 bin 675, yaralı sayısı 307 bin [36] oldu.

Türkiye’de trafik Kazalarında ölenlerin yüzde 75,9'u erkek, yüzde 24,1'i kadın, yaralananların ise yüzde 67,8'i erkek, yüzde 32,2'si kadındı[37] : 5 bin 66 erkek, 1,609 kadın.


Neonasit (Yenidoğan Katli) ve Kürtaj(*) 

Dünya üzerinde en yaygın 6. ölüm biçimi yenidoğan ölümleridir. Ancak bu pek sağlıklı bir bilgi değildir. Çünkü resmi rakamlara giren oranlar buzdağının sadece görünen yüzüdür.


Resmi rakamlara göre Dünya’da her üç saniyede 5 yaşın altında bir çocuk ölüyor. Bir günde ölen çocuk sayısı 28 binden fazla[38]. Ancak bu rakamlara kürtajla öldürülen çocuklar dâhil değil. Anne karnındaki 10 haftadan küçük bebeklerin kalplerinin attığına, acıyı hissettiğine, hareket ettiğine, hatta duygusal tepki verdiğine dair çalışmalar olsa bile[39] “insan” olarak kabul edilmezler. Ve yasal sınırlar içinde devlet destekli bir şekilde öldürülebilirler. 

"Nüfus planlamacısı egemenler”, “açgözlü hekimler” ve “çocuktan kurtulmak isteyen anneler” karşısında çocuk, tek başına ve savunmasızdır. Ama çocuk için kürtaj dönemini atlatmak da bazen çözüm olmaz.

Tüm yaşlar için insanın cinayet kurbanı olma ihtimalinin en yüksek olduğu dönem doğduğu ilk gündür.


Dünya ortalamasına göre ölen çocukların %64’ü ilk 24 saat içinde ölüyorlar. Ancak bu da güvenilir bir rakam değil, Hele anne 20 yaşından genç, bekâr, kariyer, rahat bir yaşam hedefi olan ve hamileliğini gizlemiş bir anne ise. Çocuk için sonunun bir apartman boşluğu, bir çöp varili, bir klozet veya bir doktorun atık haznesi olma ihtimali dünyadaki tüm diğer ölüm risklerinden daha fazladır[43]. Çocukların savunmasızlıkları, masumiyetleri, annelik duygusu feci sonu değiştirmez.

Annelerin çocuklarına özel bir garezleri yoktur, bu yüzden şiddete pek rastlanmaz. İleri yaşlardaki çocuk katlinde sıkça rastlanılan psikolojik problemler veya babadan intikam (Medea Sendromu) gibi semptomlar yoktur. Genelde çocuk elle, yastıkla veya suda boğularak öldürülür. Annelerin tek derdi vardır: Çocuğun hayatından çıkıp gitmesi, yok olması. 

Kimsenin arayıp soracak olmaması, cesedin küçüklüğü, kolay yok edilebilirliği ve toplumun genel olarak bu sorunu görmezden gelmek için hemfikir olması işi kolaylaştırıcı etmenlerdendir. Onlar hiçbir resmi kayda girmezler.

Çocuk Katlinde en yüksek fail %38'le Annedir. NTV 
Ani bebek ölümü vakası(SIDS) olarak hastanelere getirilen bebek ölümlerinin de en az yüzde 10'luk kısmı şüpheli olarak değerlendirilir. Ancak bu oran Monash Üniversitesi Psikiyatri profesörü olan Mairead Dolan’a göre sadece " Buzdağının görünen kısmıdır." (İngiliz Tabipler Birliği, Fransa'da 24 saat içinde öldürülen yenidoğan sayısının resmi istatistiklerden en az beş kat daha yüksek olduğunu belirten bir bildiri yayınladı.) Dolan “ani bebek ölümlerinin gerçek sebebinin araştırılmasındaki isteksizlik sebebi ile çok az sayıda neonasitin (yeni doğan öldürmesinin) resmi raporlara yansıdığını” düşünüyor. Üstelik “yenidoğan ölümlerinin üzerinde fazlaca düşünmemek, soruşturmaya konu etmemek, sebebini araştırmamak ve en kötü ihtimali düşünmemek konusunda bütün kesimlerce ortak bir anlayış, bir hoşgörü, bir hemfikirlik olduğunu kabul etmek gerekir” diyor[44]. Adli bir psikolog olan Barbara Kirwin, Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya'da neonasit uygulamış yaklaşık 300 kadın vakasında hiçbir kadının bir geceden fazla hapiste kalmadığının altını çizer[45]. Kimse “melek” annelerin sadece bencillikleri nedeniyle, kendi konforlarını düşünerek çocuklarını öldürebileceklerini kabul etmeye hazır değildir.

ABD ve Avrupa’da yeni doğan bebeklerin katli; hastane, itfaiye ve kiliselerde kamerasız özel bölümler teşkil edilerek, bebeğini istemeyen annelere bebeklerini bu bölümlere bırakabilecekleri duyurularak önlenmeye çalışılır.

Türkiye’de tüm çocuk ölümlerinin %30’u bebek ölümleridir[40].  Tüm bebek ölümlerinin de %31,5’i doğumun ilk 6 günü, % 65,3’ü ilk ay,  %87,5’i ise ilk beş ay içinde gerçekleşir[41]. 2018 yılında toplam ölen çocuk sayısı 11 bin 629’du[42].

Yenidoğan katlinde erkek çok az vakada olaya dâhildir. Tamamında anneler veya annelerle birlikte anneanneler vardır.

Tecavüz

Cinsiyet eşitliği açısından dünyanın en üst sıralarında yer almalarına rağmen dört İskandinav ülkesi Norveç, Danimarka, Finlandiya ve İsveç'te cinsel saldırı ve tecavüz oranlarının dünyanın en yüksek seviyelerinde olması oldukça dikkat çekicidir. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Kumi Naidoo, cinsiyet eşitliği açısından güçlü istatistiklere sahip olan İskandinav ülkelerindeki, cinsel şiddet suçu oranının yüksek olmasını paradoks olarak niteliyor. Üstelik bu rakamlar henüz “Aile içi Tecavüz” tanımını kabul etmemiş olmalarına rağmen bu seviyelerde.

Finlandiya'da her yıl yaklaşık 50 bin kadın tecavüz ve cinsel şiddete maruz kalmasına rağmen sorumluların çoğu adalete teslim edilmiyor. 2017 yılında tecavüz suçundan sadece 209 mahkûmiyet kararı verildi.

Danimarka'da çok sayıda tecavüz vakası rapor edilmesine rağmen, polise gidildiğinde kovuşturma ve mahkûmiyet kararı ihtimali çok zayıf. 2017 yılında tecavüze uğrayan veya tecavüz girişiminde bulunulan kadın sayısının 24 bini bulduğu biliniyor ancak bunların sadece 890'ı polise bildirilmiş. 890 vakanın yalnızca 94'ü mahkûmiyetle sonuçlanmış[64].

Dünyanın kişi başına en fazla tecavüz vakasına rastlanan 8.’ ülkesi Avustralya’da da tecavüz vakalarının ancak %15 ila 20 sinin polise bildirildiği düşünülmektedir[65].


Amerikan ordusunda da 2018 yılında 20 bin 500 asker, bir şekilde kendi asker arkadaşlarının tecavüzüne maruz kaldı. Bu sayı önceki yılla göre yüzde 38 artış demek [66]ABD ‘de her yıl toplam 293.000 cinsel saldırı vakası olur. Bunlardan %91 kadınlara %9’u erkeklere yöneliktir. ABD’de her beş çocuktan birinin cinsel saldırıya maruz kaldığı bildirilmektedir. ABD’de doğan bebeklerden 500.000’inin 18 yaşına gelene kadar cinsel istismara uğrama riski oldukça yüksektir. Ülkede yaşayan çocukların %28,3’ünün fiziksel, %20,7’sinin cinsel, %10,6’sının duygusal istismara maruz kaldığı tespit edilmiştir. Ortalama 80.000 vaka da çocuklara yöneliktir. Ancak bu rakamın da gerçek rakamın ancak 4’te biri olduğu düşünülür.  Çünkü tecavüz ve cinsel saldırı davalarının sadece %16’sının polise bildirildiği tahmin ediliyor. Polise bildirilen olayların ise sadece %25’i bir tutuklama ile sonuçlanmış. Polise yansıyan olayların %98’inde sanıklar 1 tek gün bile hapiste kalmadı.
  
Bu durumu bir aile babasının "ispatsız" , "delilsiz" “Aile içi Tecavüzcü” suçlaması ile en az 12 yıl 6 ay hapis cezası tehdidin altına sokulması ile birlikte değerlendirin. 

Bir de Pedofili

Kinsey'in ABD 'hukuk düzenini değiştirmesinden sonra
ABD'de çok istismarının yıllara göre gelişim  grafiği
 
2012 yılında İngiltere özelinde yürütülen bir çalışma, ülkede her 200 yetişkinden birinin pedofilik olduğunu ve her yıl 16.000’den fazla çocuk istismarı davası açıldığını gösterdi. 2013 yılında İngiltere’de yaşanan çocuk istismarı vakalarının 4.171’i 13 yaş altı kız çocuklarına, 1.267’si 13 yaş altı erkek çocuklarına yönelik olarak gerçekleşmiştir. Her 20 çocuktan 1’inin cinsel istismara uğradığı ülkede, bu olaya maruz kalan çocukların %90’ının tanıdıkları ve yakın çevrelerindeki kişiler tarafından istismar edildiği tespit edilmiştir. 2015-2016 yılları arasında gerçekleştirilen başka bir çalışma, İngiltere’de 18 yaş altındaki çocukların %4,8’inin cinayete kurban gittiğini göstermiştir. İngiltere’de sadece 2015-2016’da 18 yaşından küçük 56 çocuk cinayete kurban gitti[67].

UNICEF’in raporuna göre fuhuş ve çocuk pornografisi sektörü her yıl 1 milyonun üzerinde çocuğu fuhuşta kullanılmaktadır. Çocukların genellikle yardım isteyebilecekleri hiç kimseleri yoktur. Yardım bulduklarında da onlara suçlu gibi davranılır, kilit altına alınırlar veya işverenlerini mahkemeye vermelerine izin verilmez[68].


Alkol
Dünyadaki tüm ölümlerin %6’sı (3,300.00) alkolün sebep olduğu ölümlerdir[46]Yani her ölen 20 kişiden biri aşırı alkol tüketiminden veya ona bağlı bir hastalıktan ölür[47]Avrupa’da her yıl yaşanan hastalık ve erkek ölümlerinin onda birinin de sebebi alkoldür. Sadece Almanya’da 2012 yılında 14 bin 451 kişinin alkol nedeniyle öldüğü polis raporları ile tespit edilmiştir[48].


WHO’nun hazırladığı rapora göre alkol 60 çeşit hastalığa neden olur.[49] Cinayetlerin %85’inde, ırza tecavüzlerin %50’sinde, şiddet olaylarının % 50’sinde, trafik kazalarının %60’ında, kadına şiddet olaylarının % 70’inde ya ilk faktör ya da yan faktör olarak alkol devrededir.  Dünyada 76 milyon kişinin alkol bağımlısı olduğu, 237 milyon erkek ve 46 milyon kadının aşırı miktarda alkol kullandığı tahmin ediliyor. Dünyada sindirim sorunlarının %21’i, kalp damar problemlerinin %19’u alkol ve alkolün sebep olduğu rahatsızlıklardır. İntiharların yaklaşık yüzde 50’sinde alkol ve diğer madde bağımlılıklarına rastlanır[50].

Türkiye'de bira tüketimin gelişim seyri.
DSÖ’nün (Dünya Sağlık Örgütü) verdiği bilgiye göre Dünya üzerinde kazalarda ölen sürücülerin %14’ünün kanında alkol veya uyuşturucuya rastlanılmıştır. 

Türkiye'de ise trafik kazalarının %21.9’unda alkol sebep olarak görülmüştür. Alkollü bir sürücünün trafik kazasında ölme riski, alkolsüz bir sürücüden 11 kat fazladır.  Alkole başlama yaşı Türkiye’de 11’e kadar düşebilmektedir.[51]  
Alkol kullanımı, özellikle kadınlarda 50 yaşın üzerinde büyük bir kanser sebebidir. Kadınlarda kanser ölümlerinin %27.1'inde, erkeklerde ise %50'sinde alkol alma alışkanlığına rastlanılmıştır[52]. Rusya’da erkeklerin %70’i alkol ya da alkole bağımlı siroz, mide ülseri, pankreonekroz, erken ateroskleroz ve erken hipertoni gibi hastalıklar nedeniyle hayatını kaybeder[53].

Yani yukarıdaki tüm rakamların içinde olumsuz bir etken olarak alkol var.

Başa Dönelim

Yukarıda belirttiğimiz Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının (EBRD) vereceği paraya ön şart olarak koştuğu insani endişeye duyarlı madde bunlardan herhangi birini ya da başka bir kitlesel sorunu hedef almıyor. Ön koşul olarak sözleşmeye giren o madde “Cinsiyet Eşitliği”.

Yani on milyonlarca kadın, erkek ve çocuğun ölümüne, yüz milyonların sakat kalmasına neden olan alkol, uyuşturucu, intihar, iş kazaları, trafik kazaları, cinayet, kanser, genetiği ile oynanmış gıdalar konularında bir ön şart koşmuyor. Bunlar ve bunlar gibi egemenlerin kârlarını ilgilendiren diğer konularda hiçbir ön şartı yok büyük egemenlerin.

Bu konuları hiç dert edinmiyorlar

Büyük egemenler Cinsiyet Eşitsizliğinin ortaya çıkardığı, erkeğin kadına ve diğer LGBTQ+ cinsiyetlere uyguladığı şiddeti hedef aldıklarını ve bu şiddeti bitirmeyi hedeflediklerini iddia ediyorlar[54]

Ancak bu konu oldukça sorunlu: Çünkü yukarıda görüldüğü gibi cinsiyetçi politikaların yıllardır uygulandığı ülkelerde kadına yönelik şiddet azalmayıp aksine arttığı gibi onunla paralel bir şekilde cinayet, intihar, uyuşturucu, alkol, tecavüz, pedofili, çocuğa şiddet gibi alanlarda da şiddet kontrolsüz bir şekilde yukarı doğru tırmanıyor. Şu anda kadına ve çocuğa şiddet, cinayet, tecavüz, uyuşturucu, alkol, babasız çocuk, yıkılan aile, sokakta kalanlar vs. oranlarında Batı’nın pek çok verilerinden çok daha iyi konumdayız. Ancak aile ve ahlakı dışlayan mevcut politikalarla uzun sürmeyecek bir süreç sonunda Avrupa’yı yakalayacağımız kesin gibi duruyor. 

Gavurda ihsan olmaz. Ya da Mevlana’nın deyişiyle “Avcının tuzağa koyduğu yem, cömertliğinden değildir."

Egemenlerin zorladığı "Cinsiyet Eşitliğinin" sonuçları
(Bu bölüm Ailesiz Toplum yazısından alınmıştır)

Egemenler “Cinsiyet Eşitliği” ya da “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” politikalarını uygulamaya zorladıkları ülkelerde oldukça başarılı(!) sonuçlar aldılar[55].  Uygulamaların hayata geçirildiği ülkelerde  boşanma oranları hızla yükselirken evlenme oranları da düşüyor. Dolayısı ile nüfus artış hızları da azalıyor. Hatta nüfus azalıyor.

Bu uygulamalar ve yeniden kodlanmış toplumsal ilişkiler nedeniyle özellikle erkekleri evlenmeye razı etmek neredeyse imkânsız hale geliyor.  İskandinav ülkelerinde erkeklerin ilk evlilik yaş ortalaması 37’yi bulurken, kadınların ilk evlilik yaş ortalaması 34’lere çıktı. Aynı oran İspanya’da erkekler için 35, kadınlar için 34 yaşına dayandı[56]. Paradoxal bir şekilde ilk evlilik yaşı yükselirken kadınların menopoza girme yaşları da düşüyor[57]. Dolayısı ile kadınların hiç evlenemeyecekleri veya evlenirlerse, evliliğin doğurganlık sonrası döneme kalacağı bir zamana doğru gidiliyor.

Şimdiden Avrupa'nın pek çok ülkesinde aile dışında, babasız dünyaya gelen çocuk oranları %60’ların üzerine çıktı (İzlanda %70, Bulgaristan %59, Şili %71, İskandinav ülkeleri %60-65, İngiltere %48, Fransa %65[58]).

Fransa’da 2018 yılında 229 bin çift evlenirken 194 bin çift Sivil Birliktelik Sözleşmesi (PACS) imzalamayı tercih etti. 5500 de eşcinsel çift evlendi. Burada dikkat çekmesi gereken bir husus daha var: Evlenen çiftlerin neredeyse tamamı Fransa’ya İran, Türkiye, Cezayir, Fas gibi ülkelerden gelen göçmenler. Yani Fransız çiftler neredeyse hiç evlenmiyorlar.


Diğer tarafta, aile içi şiddeti düşürmek iddiası ile yola çıkan uygulamaların hayata geçirildiği ülkelerde şiddet de düşmüyor, aksine artıyor! Aile içi şiddetin en çok rastlandığı ülkelerin başında %52 ile Danimarka, %47 ile İsveç ve Finlandiya, %44’le Fransa geliyor. İsveç’in dünyanın en yüksek tecavüz oranına[59] sahip ülke olmasını eleştiren Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisinin eski lideri Nigel Farage[60] Malmö’yü “tecavüz başkenti” olarak isimlendirdi.

Doğu Avrupa’da 15 yaş üstü kızların %70’i şiddet veya cinsel tacize uğruyor[61]. Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı ülkelerde ortalama her 20 kadından biri tecavüze uğruyor, her üç kadından biri, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. AB ‘de her yıl 15 yaş altı yaklaşık bin çocuk cinayete kurban gidiyor ve her 7 dakikada bir genç şiddet sonucu öldürülüyor[62].

Türkiye’de de süreç, gidişatın aynı yöne olduğunun işaretini veriyor. Bizi “sıfır” kadın cinayeti vaadiyle bu yola sokanlar kadın ölümlerini çok kısa bir sürede 4’e 5’e katladılar. Bize mükemmeli gösterip bizim elimizden, artık yeniden ulaşmanın çok zor olduğu rakamları aldılar. 2008’ de öldürülen kadın sayısı 80 iken, 2013’te 237, 2018’de 440 oldu. 2012 yılında kadınlardan gelen korunma talebi 44,461 iken,  2017 ‘de rakam 207.233 ‘e yükseldi. 


Sözleşmenin ve yan uygulamalarının şiddeti artırıyor oluşunu kapitalist egemenlerle yakın ilişkide olan feminist örgütler, “kadınlar haklarını öğrenip, haklarını talep etme cesareti buldukça adliyeye yansıyan vak’a sayısı da artıyor. Rakamların yükselmesi sağlıklı bir işaret” diye açıklıyorlar. 1990 yılında Birleşmiş Milletlerde yapmış olduğu konuşmada Arie Hoekman’ın ifade ettiği “Boşanma ve artan gayrı meşru çocuk sayısı İnsan Haklarının zaferidir” şeklindeki hastalıklı fikriyatın iz düşümü olan bu düşünce bizzat şiddetin yükselmesinden besleniyor ve meşruiyetini sağlıyor. 

Diğer taraftan 2005 yılında 641.241 olan evlilik sayısı 2018 yılında 553 bin 202'ye düşerken boşanma sayısı 95 bin 895’ten 142 bin 448’e yükseldi[63]. Nüfusun artmasına rağmen evlilik sayısı düşüyor ancak boşanma sayısı nüfus artma oranının çok üstünde bir hızla artıyor.

Bu kanunları savunanlar, çatışmacı feminist dilin, erkeği kadına, kadını erkeğe hatta kadını kadına, erkeği erkeğe düşman kıldığı, insanları bir arada yaşayamaz, birbirini idare edemez, birbirine hizmet edemez, dengesini yitirmiş, psikolojisi bozuk bir ruh haline soktuğu onları köpeklerinden başka kimse ile beraber olamayan yalnızlara dönüştürdüğü şeklindeki eleştirileri duymazlıktan gelmeyi tercih etmektedirler.

Aile dağıldıkça uyuşturucu, alkol bağımlı toplama kampları (rehabilitasyon merkezleri), evsiz toplama kampları (sokaklar), özürlü toplama kampları (özürlü tatil köyleri), yaşlı toplama kampları(huzur evleri), kadın toplama kampları (kadın sığınma evleri), işsiz toplama kampları (cezaevleri) vs. ile dolmaya başlıyor olması da onları ilgilendirmiyor.
  
Cinsiyet Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, İstanbul Sözleşmesi vs’nin zihniyetinin Batılı toplumları getirdiği yer burası. Aynı yoldan gidip farklı yere ulaşacağını düşünmek akıllıların işi değil.

                                                                                                               Ahmet H. Çakıcı
                                                                                                       Muharrem,  1441 / Alanya




[24] https://osgbistanbul.com.tr/2019-is-kazasi-istatistikleri/
[27] UNODCnin Küresel Cinayet Araştırması’nın 2013 raporu
[32] NODC: Nationals Centers For Environmental İnformation: Uluslararası Çevresel Veri Merkezi
[39] Anti  Abortion Movements
[51] Bu paragrafta verilen bilgilerin büyük kısmı https://www.yesilay.org.tr/tr sitesinden alınmıştır.
[68] unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/izleme-gostergeleri-kilavuzu.pdf


Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

0 yorum:

Yorum Gönder