Selam diyecek, kurtulacaktık.

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 1 Oca 2013 0 yorum

Selam dedik kurtulduk !...
Uzun süredir medeniyeti ağır hasarlı bir toplum olarak medeniyetin öncüleri tarafından kullanılan dili anlamadığımızı iddia ediyor ve bunun üzerinde düşünmeye çalışıyorum. Bu metinde bu konu üzerinde durmaya çalışan bir metin.
“Aranızda selamı yayınız.”
Allah Resulü’nden bize iletildiği düşünülen bir kelime. Benim anlayabildiğim kadarı ile ne Kitap ve ne Resul’ün mantığı ile çelişmiyor. Bu kelime üzerine pek çok şey yazılıp çizilmiş. Koca koca külliyatlar oluşturulmuş.
Selam vermenin faziletleri, selam alma ve verme şekilleri, kimin kime selam vereceği üzerine bir sürü eser verilmiş.


Vermek sünnet almak ise farz olmuş. “Selamünaleyküm” diyeceksin karşıdaki “ve aleykümselam” diyecek veya biraz daha fazlası ile cevap verecek. Böylece dinin çok önemli bir rüknü yerine getirilmiş olacak.
Atlı yayaya, yürüyen oturana ve bir sürü bilgi.
Konuyu burada dondurup düşünmeye başlayalım mı?
Selam ya da şalom sözlükte; emniyet, huzur, selamet, sağlık, barış, rahatlık, iyi netice, kurtuluş gibi manalara geliyor.
Eğer selam emniyet huzur, selamet, barış gibi anlamlara geliyorsa “aranızda selamı yayın” nasıl olurda sen ona “selamünaleyküm” de oda sana “aleykümselam”desin anlamına gelir.
Dar’usselam ya da Jarussalem; barış, emniyet, güvenlik, huzur, rahatlık, kurtuluş diyarı demek değil mi?
O halde emir “selamı yani barışı, güvenliği, emniyeti, kardeşliği, huzuru yayın, kurun. Selam diyarını inşa edin” anlamına gelmez mi?
Gelir.
Ne oldu şimdi?
Selam emri, bir anlık kelime muhabbetinden çıktı ve bir medeniyet projesine dönüştü.
Tüm ömrümüzü şekillendirecek bir hal aldı. Az önce “ben sana dedim– sen de bana dedin” le, görevimizi yapmış, işi bitmiştik. Sorumluluğumuzu yerine getirmiştik. Şimdi ise tüm ömrümüzü ilgilendirecek bir eyleme dönüştü.
Biz, bizden öncekilerin, birbirlerine unutturmamak her görüşmelerinde hatırlatmak için geliştirip kullandıkları seremoniyi anlamın yerine koyup, emri yerine getirmek yerine şeklini yapıp kurtulmaya çalışan bir toplum olduk.
Halbuki asli görev selam iklimini inşa etmekti.
Selamaleyk ya da aleykesselam dedik kurtulduk.
Ne zor bir işi, ne kolay bir iş yaptık.
Biz bunun asıl emir olmadığını, asıl emrin hatırlatılması olduğunu bile hatırlayabilecek ya da fark edebilecek durumda değiliz.
Sorun bu kadarla kalmıyor. Çok daha büyük.
Biz selam emrinin emniyeti, huzuru, güvenliği inşa etmek emri olduğunu anlayınca kelime ya da emir bizim için anlaşılır oldu mu?
Sanmıyorum. Hem de hiç sanmıyorum.
Bizim durduğumuz yerden anlaşılması hala kolay değil. Bizim zihinlerimiz cahiliye tarafından kirletilmiş durumda. Yok yanlış oldu. Şöyle söylersek daha doğru olur. Bizim zihinlerimiz Islam tarafından temizlenilmişdeğil.
Anlamak için hatırlatalım Selam kelimesi İslam kelimesi ile aynıkelime.
Yani selam kelimesi İslam dininin kendine isim olarak seçtiği/medeniyet projesi olarak insanlığa vaad ettiği şeyin sloganı.
İslam dini herkese selamı vaad ettiği için İslam ismini almıştır.
Eğer öldürmek için yada şakilik için (eşkıyalık, gasp, tecavüz,hırsızlık ..) için gelmiyorsa herkese burada güvenlik, huzur, mal/can/namus emniyeti var. Yani Selam.
Selamın/İslam’ın olduğu yerde, art niyetli olmayan herkese, dine, mezhebe, cemaate, hizbe, gruba, klana emniyet ve huzur var. Ben bunu vaad ve iddia ediyorum. Diyoruz.
İsmi bu dinin “İSLAM”. Selam Dini.
Sorun da burada başlıyor.
“Selam kelimesindeki emir, Dar’usselamı inşa etme emridir. Yani emniyet güven huzur kardeşlik iklimini kurma emridir.” Şeklindeki açıklamamdan genelin anladığı; grubunun, hizbinin, cemaatinin, partisinin, klanının içinde safları sıklaştırın emri oldu. Yani biz felancılar olarak bundan sonra birbirimizin halinden daha çok haberdar, daha çok yardımlaşan, daha çok kardeş olan daha sıkı bir hat oluşturmuş bir cemaat olmalıyız oldu.
Kabile mantığı / sürü bilinci yani.
İşte tam da bunu yıkmaya çalışan mantığın ismidir “İslam.”
Mantığı anlamadığımız için neyin nasıl emredildiğini de çözemiyor her şeyi birbirine karıştırıyoruz. Allah uğrunda üst üste dizilmiş tuğlalar gibi olun emrini, selamı sadece aranızda inşa edin emri olarak algılıyoruz.
Kendi grubunu, hizbini, cemaatini, partisini, dinini yüceltip SELAM vaadini sadece bunlara has kılan mantık İslam’ın değil, İslam’ın yıkıp viran etmek istediği cahiliyyenin mantığıdır. İslam üst bir bilincin/selam bilincinin adıdır.
İç güdüsel olarak kurtlar, çakallar, aslanlar, karıncalar ve tüm diğer hayvanlar kendi grup hizip cemaat ya da kolonileri için çalışırlar. Sadece kendi grup/cemaat/klan ları için selam iklimini inşa ederler.
Aslanların/kurtların/çakalların grubu “kendi grupları içinde olan herkes” için huzuru, emniyeti, selamı vaad ederken kendi grupları dışına çıkanlardan “güç yetirebildikleri herkese” tehdittirler.
İç güdüler bunu emreder.
Bu hayvani güdünün ürettiği sonuçtur.
Yahudiler kendilerini Allah’ın seçilmiş kulları gördüklerinde tüm insanlık için selam diyarı üretme projesini terk edip (Hz Musa’nın projesi) kendi hizipleri için selam diyarını inşa etme projesine giriştiler.
Bu cahiliyenin kendini Hz Musa’nın dininin boyasına boyayıp yine hayvani/iç güdüsel olanı (cahiliyyeyi) inşa etmeye başlamasıydı.
Bu nedenle de lanetlendiler.
Bizdeki 40 farklı versiyonu olan “ahir zamanda ümmet 72 fırkaya bölünecek onlardan kurtuluşa erenler………….. olacaktır” hadisinin yorumlanış biçimi bu Yahudi bilincin bize dönük hali değil midir? Kendi grubunu kurtulmuş,onanmış, seçilmiş, takdir ve takdis edilmiş görmek. Kendilerini yüce görmek. Kendilerini kutsal görmek. Kendilerini seçilmiş görmek. Kendilerini müstağni görmek.
Her sürü dışında kalanın sapıklığını ilan etmek.
Bunlar kitapta yasaklanmış kelimler değil midir? Konudan iyice sapmadan dönelim.
Bu hal kişinin kendi grubu için selamı vaad ettiği diğerlerini ise artık ava dönüştürdüğü haldir.
Hz Resul emin kişi olduğunda kimin için emin kişidir?
Sadece kendi grubu için mi? Yoksa Müşriki, Ateisti, Yahudisi, Hıristiyanı, ibnesi, transseksüeli ve dahi toplumun tüm diğer kesimleri için“emin” değil midir?
Resule emin sıfatını verenler Müslümanlar mıdır yoksa müşrikler mi?
O alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Kendi grubuna ya da hizbine değil.
Bizim mantığımız sadece kendi grubuna/çevresine/ailesi rahmet olan mantık. Çakallar gibi.
Bu gün bizlerin cemaatleşme biçimleri kurtların sürülerini andırıyor. Sadece kendi grubumuz, cemaatimiz, hizbimiz için selamı güvenliği vaad ediyor bizim klanımız dışında kalanlara ise sizi yoldan çıkmışlar bizden korkun geliyoruz mesajı vermeye çalışıyoruz. Sadece kendi grubumuzla hem hal oluyor. Sadakanın cemaatin dışına çıkmamasına özen gösteriyoruz. Yahudileşme temayülü demez de ne derdi buna İslamoğlu.
Resulün Taif seferinde ganimetin çoğunu yeni Müslüman olanlara, çantasında hala fal okları taşıyanlara dağıtmasını hatırlayın. Ya da eve döndüğünde kendi hanımlarına bir elbiselik kumaş bile düşmemesini. Hanımlarının isyanı sonucu inen ayetleri hatırlayın. Kuyu başında döğüşen Mekkeli ve Medineli Müslümanlara sizde cahiliyeyi görüyorum demesini hatırlayın. Görevlendirirken ve vasiyet ederken kendi sülbünden gelenleri diğerlerine üstün tutmamasını hatırlayın. Üstünlük sadece takvada/sorumluluk alabilme yeteneğindedir demesini hatırlayın. Allah ve resulünün sizinle olması daha iyi değil mi ? kelimesini hatırlayın.
Tüm Resuller iç güdüsel olanın/ hayvani olanın / cahiliyyeden olanın yerine üst bir mantığı üst bir duruşu insani olanı inşa etmek için gelirler. Hayvani olan sadece kendi sürüsüne selamı vaad ederken insani olan tüm aleme selamı vaad eder. İslam da iddiada bulunanların kendisine seçtikleri isimdir.
Bilmiyorum nihai anlam mıdır ancak anlama yakın olan anlam şöyle olabilir mi?
“Ey müminler sizin göreviniz tüm alemler için selam iklimini inşa etmektir. Bunu her Allah’a kul olana hatırlatın. Görevinizi unutmayın.”
Kendi Sünnetimizi tekrar edip soruyla bitirelim.
Asıl görevini/amacını bile hatırlamayan bir topluluğun selamı/İslamı inşa etme ihtimali var mıdır?
Ahmet H. Çakıcı

Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

0 yorum:

Yorum Gönder